AİLE HUKUKU
*NİŞANIN BOZULMASINDAN DOĞAN DAVALAR
Nişanın bozulmasında kusuru olmayan tarafın, karşı taraftan diğer şartları da taşıması halinde maddi-manevi tazminat isteme hakkı bulunmaktadır. Ayrıca tazminat istemeye hakkı olan tarafın ana ve babası da, yaptıkları harcamaları ve hediyeleri geri isteyebilirler.
*BOŞANMA DAVALARI
-ANLAŞMALI BOŞANMA DAVASI
Anlaşmalı boşanma davası, tarafların boşanma ve ferileri konusunda tam bir anlaşma sağlaması halinde başvurulabilecek boşanma türüdür. Ancak anlaşmalı boşanma yoluna başvurabilmek için evliliğin en az 1 yıl sürmesi gerekmektedir. Anlaşmalı boşanma davalarında hukuki yardım almanız; boşanma öncesinde bir protokol ile boşanma, velayet, nafaka, maddi-manevi tazminat, ortak ve kişisel malların tespiti ile paylaşımı vb. konuları düzenlemeniz ve böylelikle boşanmadan sonra ortaya çıkabilecek bağlı davaların önüne geçmeniz adına son derece gerekli olmaktadır.
-ÇEKİŞMELİ BOŞANMA DAVASI
Tarafların boşanma ve/veya ferileri konusunda anlaşamamaları durumunda dava çekişmeli olarak görülür. Boşanma Nedenleri;
1-Zina
2-Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış
3-Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme
4-Terk
5-Akıl hastalığı
6-Evlilik birliğinin temelden sarsılması
Ortak Hayatın Kurulamaması-Fiili Ayrılık;
Yukarıdaki boşanma nedenlerinden birine dayalı olarak açılan boşanma davasının reddedilmesi halinde; kararın kesinleşme tarihinden itibaren 3 yıl geçmesine rağmen ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi ile boşanmaya karar verilir.
Boşanmada Tazminat ve Nafaka;
Mevcut ve beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebilir. Ayrıca, boşanmaya neden olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğramışsa manevi tazminat olarak da uygun bir miktar para ödenmesini talep edebilir.
Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan yoksulluk nafakası isteyebilir. Boşanma davasının devamı boyunca tedbir nafakası da istenilebilir.
*NAFAKA DAVALARI
-İştirak Nafakası
İştirak nafakası; müşterek çocuğun velayetine sahip tarafın, karşı taraftan çocuğun bakım ve eğitim giderleri için talep ettiği nafaka türüdür.
-Yardım Nafakası
Herkes yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür. Yardım nafakası uygulamada en fazla; velayet hakkının sona ermesi ile iştirak nafakası kesilen ancak eğitimine devam eden müşterek çocukların anne veya babalarından talep ettikleri nafaka türü olarak karşımıza çıkmaktadır.
-Eşler Birlikte Yaşarken-Tedbir Nafakası (TMK.196 gereği)
Bu nafaka türü eşinden boşanmak istemeyen ancak aile konutuna maddi katkıda bulunmamasından dolayı şikayetçi olan taraf için kanunumuzda yer almaktadır. Eşlerden birinin istemi üzerine hakim, ailenin geçimi için her birinin yapacağı katkıyı belirler. Eşin ev işlerini görmesi, çocuklara bakması, diğer eşin işinde karşılıksız çalışması katkı miktarının belirlenmesinde dikkate alınır.
Eşlerden birinin, birliğin giderlerine katılma yükümlülüğünü yerine getirmemesi halinde ailenin korunması için borçlulara ait önlemler ile tasarruf yetkisinin kısmen veya tamamen sınırlandırılması gibi diğer önlemlere de başvurulabilir.
*VELAYET DAVALARI VE KİŞİSEL İLİŞKİ TESİSİ
Ergin olmayan çocuk, ana ve babasının velayeti altındadır; evlilik devam ettiği sürece ana ve baba velayeti birlikte kullanırlar. Boşanma/ayrılık ile hakim velayeti eşlerden birine verir. Velayet hakkı kendisinde olmayan taraf için ise; müşterek çocuk ile kişisel ilişki tesisi için belirli süreler takdir edilir.
Velayetin değiştirilmesi davası açılarak boşanma/ayrılık sonucu velayet hakkına sahip olan kişiden velayet hakkının alınarak, velayet hakkı sahibi olunması mümkündür. Yine boşanma/ayrılık ilamı ile hükmedilen kişisel ilişki tesisine dair sürelerin yetersiz veya fazla gelmesi halinde tarafların kişisel ilişki tesisine ilişkin sürelerin değiştirilmesi yönünde başvuruda bulunma hakkı vardır.
Kişisel ilişki tesisi konusunda eklemek gerekir ki; çocukla ana baba-çocuk ilişkisi benzeri sosyal ilişkiye sahip olanlar (büyükana büyükbaba başta olmak üzere), çocuğun menfaatine hizmet etme şartı ile kişisel ilişki tesisi talep edebilirler.
*EVLİLİK SÖZLEŞMESİ
Eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin uygulanması asıldır. Ancak eşler, mal rejimi sözleşmesi ile kanunda belirlenen diğer rejimlerden birini kabul edebilirler.
Seçimlik mal rejimleri:
1-Mal Ayrılığı
2-Paylaşmalı Mal Ayrılığı
3-Mal Ortaklığı
Mal rejimi sözleşmesi evlenmeden önce veya sonra yapılabilir. Mal rejimi sözleşmesinde her iki tarafın anlaşması esas olduğundan, anlaşma sağlanamaması durumda; haklı sebeplerin varlığı halinde eşlerden biri MK 197 uyarınca olağanüstü mal rejimine geçiş için talepte bulunabilir.
EDİNİLMİŞ MALLARA KATILMA REJİMİ
Kişisel mallar, edinilmiş mallara katılma rejiminin sona ermesi halinde (boşanma/ölüm vs.) yapılacak tasfiyenin dışında kalır, paylaşmaya dahil olmaz.
Kişisel Mallar Nelerdir?
1-Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşya
2-Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazandırma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri
3-Manevi tazminat alacakları
4-Kişisel mallar yerine geçen değerler
Yukarıda sayılanların yanı sıra; eşler mal rejimi sözleşmesiyle, bir mesleğin icrası veya işletmenin faaliyeti sebebiyle doğan edinilmiş mallara dahil olması gereken malvarlığı değerlerinin kişisel mal sayılacağını kabul edebilirler. Yine kişisel malların gelirlerinin edinilmiş mallara dahil olmayacağını da kararlaştırabilirler.
*TASFİYE DAVASI
Sona eren bir edinilmiş mallara katılma rejiminde tasfiye, kural olarak eşler arasında tasfiye anlaşmasına dayalı olarak yapılır. Ancak eşlerin tasfiyenin yapılması hususunda anlaşamamaları halinde tasfiye, eşlerden birinin açacağı tasfiye davası ile yapılır.
*SOYBAĞINA İLİŞKİN DAVALAR
NESEBİN REDDİ DAVASI
Babalık karinesi gereğince; evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz gün içerisinde doğan çocuğun babası kocadır. Babalık karinesinin çürütülerek, baba ile çocuk arasındaki soybağının ortadan kaldırılması için soybağının reddi davası açılır.
BABALIK DAVASI
Çocuk ile babası arasında soybağının kurulması; ana ile evlilik ve tanıma dışında, ana veya çocuk tarafından açılan babalık davası sonucunda verilecek babalık hükmü ile gerçekleşebilir. Çocuğun herhangi bir yolla bir başka erkek ile soybağı kurulmuş ise, bu soybağı ortadan kaldırılmadıkça babalık davası açılamaz.
Babalık davası ile birlikte babadan; doğum giderleri, doğumdan önceki ve sonraki altışar haftalık geçim giderleri ve bağlı diğer giderler de talep edilebilir.
*EVLAT EDİNME DAVASI
Evlat edinmeye dayanan soybağı, doğrudan doğruya evlat edinme ilişkisini kuran mahkeme kararıyla meydana gelir. Medeni Kanunumuz, küçüklerin evlat edinmesi ile ergin veya kısıtlıların evlat edinmesini farklı esaslara tabi tutmuş, farklı şartların gerçekleşmesini aramıştır.
Geçerli sebeplerin varlığı halinde evlat edinme ilişkisinin iptal davası açılarak sona erdirilmesi de mümkündür.
*VESAYET (VASİ-KAYYIM-YASAL DANIŞMAN ATANMASI) DAVALARI
Vesayeti gerektiren haller; küçüklük ve kısıtlanma durumlarıdır. Kısıtlanma ise; akıl hastalığı ve zayıflığı, savurganlık, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama, kötü yönetim, 1 yıl veya daha uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı ceza, kişinin yaşlılık, engellilik, deneyimsizlik veya ağır hastalık durumu, ilgilinin isteği durumlarında söz konusu olmaktadır.
Yukarıda bahsedilen durumlarda kişinin yararı amacıyla kısıtlanmasına karar verilerek kendisine vasi veya kayyım atanmaktadır.
Vasi, vesayet altındaki kişinin kişiliği ve malvarlığı ile ilgili bütün menfaatleri korumak ve hukuki işlemlerde onu temsil etmekle yükümlüdür. Vasinin görev süresi 2 yıldır; vesayet makamı tarafından görev süresi uzatılmadığı takdirde sürenin sonunda görevi kendiliğinden sona ermektedir.
Kayyım, kanunda aksi belirtilmedikçe vasiye uygulanan hükümlere tabidir. Temsil, yönetim ve iradi kayyımlık şeklinde üç türü mevcuttur. Temsil kayyımı, daha çok vasi gibi hareket eder. Hatta vesayet altına alınan kişi ile vasinin menfaatleri çatıştığında ya da yasal temsilcinin görevini yerine getirmesinde engel bulunan hallerde devreye girer ve diğer bir vasiymiş gibi hareket eder. Yönetim kayyımı, daha çok malvarlığı ile ilgili değerlerin temsili ve hukuki işlemlerini yerine getirir. İradi kayyımlık ise hastalık, yaşlılık veya tecrübesizlik hallerinden dolayı vesayet altına alınan kişilere atanır.
Yasal danışmanlık ise bazı hallerde kişilerin fiil ehliyeti tamamen kısıtlanmamakla birlikte bazı işlemleri yapma yetkileri, malvarlığı sahibinin görüşü alınarak yapılmak üzere bir yasal danışman atanarak düzenlendiği durumlarda ortaya çıkar. Dava açma ve sulh olma, taşınmazların alımı, satımı, rehnedilmesi ve bunlar üzerinde başka bir aynî hak kurulması, kıymetli evrakın alımı, satımı ve rehnedilmesi, olağan yönetim sınırları dışında kalan yapı işleri, ödünç verme ve alma, ana parayı alma, bağışlama, kambiyo taahhüdü altına girme, kefil olma ve aynı koşullar altında bir kimsenin malvarlığını yönetme yetkisi, gelirlerinde dilediği gibi tasarruf hakkı saklı kalmak üzere kaldırılabilir ve yasal danışman atanır.
*İSİM DEĞİŞİKLİĞİ VE YAŞ TASHİHİ DAVALARI
Medeni Kanunumuzda, ad ve soyad değişikliği için "haklı bir sebep" olması gerektiğini belirtmiş fakat hangi sebeplerin haklı sebep olarak kabul edileceği belirtilmemiştir. Bu nedenle Nüfus Kanunu'nun 21. Maddesi ve Soyadı Kanunu'nun 3. Maddeleri göz önüne alındığında; milli kültüre, örf ve adetlere uygun olmayan, gülünç ve çirkin anlamları olan, kişisel ilişkilerde veya meslek ve sanatın icrasında yanlış anlamalar doğurabilecek hususlar haklı sebep olarak sayılacaktır.
Ayrıca yukarıda sayılanların dışında uygulamada, özellikle ad (isim) değişikliği davalarında kişinin gerek sosyal, gerekse iş çevresinde kimlikte yazan isimden başkaca bir isimle tanınması, kimlikte yazan ismini sadece resmi işlemlerinde mecburiyet dolayısı ile kullanması da haklı sebep olarak kabul edilmektedir.
Mahkemece yaş değişikliğine karar verilebilmesi sıkı şartlara tabi tutulmuştur. Bu şartlar; hastanede veya doğum evinde doğmuş olmaması, dış görünüşünün beyan edilen yaşa uygun olması ve beyan edilen yaşta bir kardeş bulunmaması şeklinde sıralanabilir.
*KAZAİ RÜŞT DAVASI
Reşit sayılmayan bir bireyin olağanüstü gelişmeler sonrasında mahkemenin vereceği karar ile reşit sayılmasına kazai rüşt hali denir. Kazai rüşt hali evliliklerde kullanılabilir. Buna kazai evlenme rüştü adı verilmektedir. Mahkeme kararı ile yargısal ergenlik kavramı olarak da kazai rüşt haline erişilmektedir.
ANLAŞMALI BOŞANMA
Anlaşmalı boşanma esası, çiftlerin karşılıklı olarak anlaşmaya varmaları tutumunu gerektirir. Bu tür davalarda çiftlerin ortak karara varması nihayetindeki boşanma sürecinden bahsedilir. Maddi ve manevi haklara ilişkin uzlaşmaya varmış çiftler arasında dava süreci başlatılmaktadır
Anlaşmalı boşanma davasında mevzu bahis hususlar şöyledir;
- Çiftler asgari 1 yıldır evli olmalıdır,
- Her iki tarafında boşanma sürecinde meydana gelen tüm haklar hususunda mutabık olmalıdırlar,
- Duruşmaya her iki tarafta katılmalıdır
- Anlaşmalı boşanma davalarında anlaşmaya varılan velayete ilişkin hâkim anlaşma şeklinde farklı sonuca ulaşabilmektedir. Çocuğun menfaatini dikkate alınarak iki taraf arasında mutabık olunmuş protokol haricinde de kararlarla karşılaşılabilir.
ÇEKİŞMELİ BOŞANMA
Boşanma davalarında diğer bir tür ise çekişmeli boşanmadır. Çekişmeli boşanma davalarında boşanmaya sebep gösterilen husus iddiada bulunan tarafın ispatla sorumlu olduğu davalardır. Yine kanıt maksadıyla delil sunulması, tanıkların belirtilmesi, dinlenmesi benzeri faaliyetler içermesi itibariyle anlaşmalı boşanmanın aksine tek celsede bitmemekte çok daha uzun süreler alabilmektedir. Çekişmeli boşanmalarda genel hususlar ise şöyledir;
- Evlilik 1 yılını doldurmamışsa
- Boşanma protokolünde anlaşmaya varılamamışsa yani eşler tazminat, mal paylaşımı, nafaka, velayet benzeri hususlarda anlaşmaya varamamışlarsa çekişmeli boşanma meydana gelir
Çekişmeli boşanma davaları hukuki yönden davanın takibi halinde azami 5 celsede karara varılmaktadır. Ancak zaman bakımından asgari 10 azami 12 ay devam edebilmektedir. Davanın takibinde aksamalar ve yasal işlemlerin sistemli takip edilmemesi durumunda davalar 4 yıl ila 5 yıla kadar uzayabilmektedir
ZİNA SEBEBİYLE BOŞANMA DAVASI
Zina nedeniyle boşanma davaları 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 161. Maddesince düzenlenmiştir. TMK’ ya göre; zina, özel ve boşanma sebepleridir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 161. maddesine göre eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilmektedir. Ancak bu davaya hakkı olan eş ise boşanma sebebini öğrendiği tarihten itibariyle 6 ay ve herhangi bir durumda zinadan sonra 5 yılı aşması halinde dava açma hakkı ortadan kalkmaktadır. Kısacası, zinayı öğrenmiş eş, öğrendiği tarih itibariyle 6 ay içinde zina davası açmamışsa veya kusurlu eşini affetmesi halinde zina nedeniyle boşanma davası açma hakkını yitirmektedir. Boşanmada davanın zina nedeniyle açılması için aşağıdaki durumları taşıması gerekir;
- Eşler arasında, bir evlilik ilişkisinin bulunması gerekir
- Eşlerden birinin, karşı cinsle cinsel ilişkide bulunması gerekir
- Zina yapan eşin, kusurlu olması gerekir
Zina nedeniyle davacı olan eş, bu durumu ispatla yükümlüdür. Bu tür davalarda hukuka uygun olmak kaydıyla her tür kaynak delil olarak kabul edilir. Bu bağlamda genel anlamda zina davalarında sunulacak, telefon kayıtları, SMS kayıtları, Facebook, Whatsapp, Messenger gibi internet siteleri aracılığıyla yapılan yazışmalar, tatil ve otel rezervasyonları, tanık beyanları, fotoğraf ve video benzeri farklı deliller kaynak olarak kabul edilip, ispatlama hakkı sağlamaktadır.
EVLİLİK BİRLİĞİNİN SARSILMASI NEDENİYLE BOŞANMA
Evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma davası, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu Madde 166’da belirtilmiştir. Buna göre;
“Evlilik birliği, eşlerin ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olduğu taktirde, eşlerden her biri boşanma davası açabilir. ”
Evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanma davasının eski adı şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanmadır. Şiddetli geçimsizlik sebebiyle açılacak boşanma davası için gerekli koşullar şöyledir;
- Evlilik, eşlerin ortak yaşamlarını sürdürmelerini engelleyecek şekilde sarsılmalıdır.
- Bu sarsıntı sebebiyle eşler arasındaki ortak yaşam tekrardan kurulamamış olmamalıdır.
Evlilik birliğinin temelden sarsılması sebebiyle açılan davalarda kanun her iki tarafa dava açma hakkı tanımıştır. Ancak davacının davalıdan daha ağır kusurlu olması halinde davacıya itiraz hakkı da tanınmaktadır.
HAYATA KAST, PEK KÖTÜ VEYA ONUR KIRICI DAVRANIŞ NEDENİYLE BOŞANMA
Türk Medeni Kanunu Madde 162′ de pek kötü davranış sebebiyle boşanma dava konusu incelenmiştir. Buradaki pek kötü davranış; eşin vücut bütünlüğü ve sağlığına ilişkin her çeşit saldırıyı içermektedir. Buna göre
“Eşlerden her biri, diğer eş tarafından hayatına kast edilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir.”
Ayrıca; mağdur olan eşin, boşanmaya sebep teşkil eden hali öğrendiği an itibariyle dava açma hakkı 6 ay ve her halde bu sebep doğduğu tarihten itibaren 5 yıl geçmesi halinde dava hakkı düşmektedir. Öte yandan affeden eşin, dava açma hakkı da söz konusu değildir.
SUÇ İŞLEME VE HAYSİYETSİZ HAYAT SÜRME NEDENİYLE BOŞANMA
Haysiyetsiz yaşam sürme kavramı topluma uygun olmayan davranış ve hallerde bulunma olarak özetlenebilir. Öte yandan boşanmaya konu teşkil edebilmesi için ise eşinin bu haysiyetsiz davranışlar diğer eş için çekilmez hal aldığında söz konusu olmaktadır. Türk Ceza Kanununda bazı suçlar ise yüz kızartıcı suçlar şeklinde nitelendirilir. Bu suçlar; zimmet, çatışma, rüşvet, hırsızlık, sahtekarlık, dolandırıcılık, inancın kötüye kullanılması, hileli iflas suçları olarak sıralanabilir.
Ayrıca bu yüz kızartıcı suçlardan ayrı olarak duruma göre Aile Hakimi tarafından diğer suçlarda bu kapsamda değerlendirilebilir. Davalı Eş’in küçük bir çocuğa cinsel istismarı da yüz kızartıcı suçlara bir örnektir.
4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu Madde 163’de düzenlenen suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme nedeniyle boşanma dava konusuna göre;
“Eşlerden biri küçük düşürücü bir suç işler veya haysiyetsiz bir hayat sürer ve bu sebeplerden ötürü onunla birlikte yaşaması diğer eşten beklenemezse, bu eş her zaman boşanma davası açabilir.”
Bu madde doğrultusunda açılan davalarda herhangi bir dava açma süresi yoktur. Bu sorunlar evlilik birliğini dayanılmaz hale getirdiği vakit dava açılabilir.
AYRILIK DAVASI
4721 sayılı TMK’da boşanma nedenleri; zina, hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış, suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme, terk, akıl hastalığı ve evlilik birliğinin temelinden sarsılma olarak sıralanmıştır. Boşanma sürecinde eş tarafından ayrılık kararı talep edilebileceği gibi hakim de boşanma yerine ayrılığa karar verebilmektedir. Türk Medeni Kanunu Madde 167′ e göre;
“Boşanma davası açmaya hakkı olan eş, dilerse boşanma, dilerse ayrılık isteyebilir.”
Ayrılık davası boşanma sürecindeki eşlerin barışma ihtimaline kanaat getiren hakim boşanma yerine ayrılık kararına varabilmektedir. Boşanmada hakimin ayrılık kararına varılabilmesi hususu Yargıtay 2. Hukuk Dairesi bir kararında şu şekilde belirtilmiştir;
“Eşlerin barışma ihtimali gerçekleşmeye yakın bir ciddiyette görülmeli, varlığı makul surette kabul edilebilmelidir”
Ayrıca TMK Madde 170’de, boşanma davasının ispatlanmış olması halinde hakimin boşanmaya veya ayrılığa karar verebileceği de belirtilmiştir.
Koşullar bağlamında Kanuna göre hakim nazarında 1 yıldan 3 yıla kadar ayrılık süresine karar verebilmektedir. Yine Madde 172’ye göre de ayrılık süresinin bitiminde ayrılık kendiliğinden sona erebileceği gibi ortak yaşamın tekrardan kurulamaması durumundan eşlerden her birinin boşanma davası açabileceği de belirtilmiştir.
BOŞANMADA MAL PAYLAŞIMI DAVASI-MALLARIN TASFİYESİ DAVASI
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu 202-281 maddeleri aralığında eşler arasındaki mal paylaşımına ilişkin esaslar düzenlenmiştir. Boşanma nihayetinde eşler arasında mal paylaşımına ilişkin esasların düzenlenmesi için ayrı bir davaya gerek vardır. Diğer bir deyişle eşler boşandığında ayrı bir dava/talep olmaması halinde hakim buna ilişkin esasları incelememektedir. Eşler arasında mal paylaşımı için “Mal Rejiminin Tasfiyesi Talepli Dava ” açılabilmesi için aralarındaki mevcut mal rejimi ilişkisinin sona ermesi gerekmedir. Türk Medeni Kanunu Madde 225’e göre iptal edilen evlilik, eşlerden birinin vefatı, boşanma davası açılması, başka bir mal rejimine geçilmesi halinde eşler arasındaki mal rejimi ilişkisi sona ermektedir. Eşler arasında herhangi bir mal rejimi seçilmemişse mallar edinilmiş mallara katılma rejimi çerçevesinde dağıtılır.
BOŞANMADA ÇOCUKLARIN VELAYETİ-VELAYET DAVASI
Boşanmalarda eşlerin bir anlaşmaya varamamaları halinde çocukların velayetinde kararı hakim vermektedir. Türk Medeni Kanunu Madde 336 çerçevesinde ortak yaşama son verilmiş ya da ayrılık gerçekleşmişse hakim eşlerden birine velayeti vermektedir. Hakimin karar verme sürecinde göz önünde bulundurduğu hususlar ise öncelik olarak çocuğun menfaati doğrultusunda çocuğun yaşıdır. Yine kanunda çocuğun yaş dönemleri; 0 ila 3, 3 ila 7, 6 ila 12 ve 12 yaş üzeri aralığı olarak 4 şekilde gruplandırılmıştır. Tüm yaş aralıklarında çocuğun bakıma muhtaçlık durumu, menfaati, çocuğun fikri ve uzmanlar (pedagog vb.) görüşü nezdinde hakim velayet kararına varmaktadır.
BOŞANMADA NAFAKA
Nafaka kelime itibariyle geçim için gerekli geçimlik şeyler olarak tanımlanır. Boşanmada üç tür nafaka mevzu bahistir. Bunlar: tedbir nafakası, yoksulluk nafakası ve iştirak nafakası adı altında düzenlenmektedir.
TMK madde 175’e göre evlilik birliğinin sona ermesinde tarafların nafaka hakkı şu şekilde ifade edilmiştir;
Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.
Nafaka hususu Kanun’da birçok açıdan incelenen nafaka hem çocuk hem de eş için söz konusu olabilmektedir. Çocuk için nafaka hususu TMK madde 329’da şu şekilde ifade edilmiştir;
Küçüğe fiilen bakan ana veya baba, diğerine karşı çocuk adına nafaka davası açabilir
Nafakanın ne oranda ve ne kadar süreyle verileceği ise Kanun’da ayrıca işlenmiştir. TMK madde 339’a göre nafakanın ne oranda verileceği aşağıdaki gibidir;
Nafaka miktarı, çocuğun ihtiyaçları ile ana ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçleri dikkate alınarak belirlenir. Nafaka miktarının belirlenmesinde çocuğun gelirleri de göz önünde bulundurulur.
TMK madde 328’e göre çocuk için ödenecek nafaka süresi şu şekilde belirtilmiştir;
Ana ve babanın bakım borcu, çocuğun ergin olmasına kadar devam eder. Çocuk ergin olduğu halde eğitimi devam ediyorsa, ana ve baba durum ve koşullara göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde olmak üzere, eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlüdürler
BOŞANMA SONUCU TAZMİNAT DAVASI
Evlilik birliğinin bozulmasıyla meydana gelen boşanma süreci birçok açıdan stresli bir dönemdir. Nitekim bu süreci değişen şartlar ve maddi, manevi hakların korunması hususunda ortaya çıkabilecek çekişmelerde güçleştirmektedir. Dolayısıyla boşanma davaları anlaşmalı olabileceği gibi çekişmeli ve uzayan bir süreç olarak da ilerleyebilir. Burada önemli olan kişinin evlilik birliğinin sona ermesi halinde haklarını koruyabilmektir. Bu noktada hukuki destek zaruri olmaktadır. Özellikle tazminat, nafaka ve velayet hususları çekişmeli süreçte hukuki uzmanlık gerektiren konulardır. Kişinin karşı taraf nazarında uğradığı haksızlıklara karşın maddi ve manevi tazminat hakkı söz konusudur.
TMK madde 174’e göre boşanmada tazminat talebi, aşağıdaki hallerde söz konusu olmaktadır;
Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir.
Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.
Evlilik birliğinin sona ermesiyle doğacak haklarda zamanaşımı da söz konusudur. Bu durum TMK madde 178’de şu şekilde ifade edilmiştir;
Evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları, boşanma hükmünün kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar
Özetle Kanun’da belirtilen süre ve koşulların sağlanmasında, hakların korunması için hukuki uzmanlık ve sistemli takip zaruridir.